21 Kasım 2013 Perşembe

New Balance 2013 Bozcaada Yarı Maratonu (11 Mayıs 2013)


Aralık 2012’de eşimin sakatlığına teşhis koymam ve tedavi sürecine başlamamızı takiben önce evde koşu bandında çalışmalara başladık. Yaptığımız stretchler işe yaramıştı ve artık koşarken acı olmuyordu. Mart ayı ile birlikte dışarıda koşmaya başladık. Bu sırada disipline olabilmek adına kendimize bir hedef belirlemek istedik ve 11 Mayıs Bozcaada Yarı Maratonu hem lokasyon olarak hem de mesafe olarak tam dişimize göre görünüyordu. Adada güzel bir hafta sonu geçirme fırsatı işi daha da cazip kılıyordu. Hemen kaydolduk. Ve aşağıdaki antrenman programını uygulamaya başladık.

Bozcaada'13  21K
Weeks
Monday
Tuesday
Wednesday
Thursday
Friday
Saturday
Sunday
1
11.3.2013
5
CT
INTERVAL
7
CT
10
Rest
2
18.3.2013
5
CT
INTERVAL
7
CT
12
Rest
3
25.3.2013
6
CT
INTERVAL
8
CT
14
Rest
4
1.4.2013
6
CT
INTERVAL
8
CT
18
Rest
5
8.4.2013
7
CT
INTERVAL
10
CT
14
Rest
6
15.4.2013
7
CT
INTERVAL
10
CT
18
Rest
7
22.4.2013
7
CT
INTERVAL
10
CT
14
Rest
8
29.4.2013
7
CT
INTERVAL
10
CT
18
Rest
9
6.5.2013
7
7
5
20 mn slow
Rest
21K
 
RACE DAY
11.5.2013

Tüm koşularda Pınar’ın pace’i ile koştuk. Mart ayının son haftasında eşimin okuldan arkadaşı Philip ilk yarı maratonunu Bozcaada’da yapacağını duyunca şaşırmış ve neden böyle zor bir parkuru seçtin diye sormuş… 2dk sonra benim telefon çaldı J Pınar da bana soruyor… Çok yokuşluymuş, çok zormuş falan falan… Ama olan olmuştu. Hedef yapılmak içindir… Çarşamba intervallerimizi %100 yokuş intervaline çevirdik ve bizim sitenin içindeki dimdik yokuşlarda koşmaya başladık… Muhtemelen bizi gören manyak olduğumuzu düşünüyordu…
 
Her şey çok güzel gidiyordu. Her hafta pace daha iyi, her hafta intervalleri daha rahat çıkarıyoruz, sakatlıktan ses seda yok… Tek eksiğimiz yarış içi beslenme… Ne yaptıysam olmadı, Pınar’ı bir türlü enerji jeli almaya ikna edemedim. Tadını sevmedi… Suya karıştırdım olmadı, meyve suyuna karıştırdım yine olmadı. Sek zaten içmiyor. Suratındaki ifadeyi görseniz sanki zehir içiyor… J
 
Kalacağımız oteli de ayarladık. Hareket Candır ekibiyle adada buluşmak üzere ve hafta sonunu bizimle geçirmek için gelen arkadaşlarımız Süha ve Aygün ile Cuma günü sabah erkenden yola çıktık… Gün boyunca yüzlerce insanın adaya akın edeceğini bildiğimizden saat 13 feribotunu yakalamaya çalıştık. Son kmlerde de deli gibi hız yaptık bu nedenle, ama meğerse programı tamamen kaydırmışlar. Boşuna öyle koşturmuşuz… Sakin sakin oturup beklemeye başladık.
 
Adaya geçer geçmez otelimize gidip yerleştik. Harika bir bağevinde kalıyorduk.
Sahibi Ali abi sağolsun ne istediysek ayarladı. Hava, mekan herşey harikaydı. Cumartesi start öğleden sonra verilecekti. Sabah yola çıkanlar yetişebilsin diye böyle… Saat 8:00 gibi kalkıp iyi bir kahvaltı yaptık. Sonra merkeze doğru hareketlendik. Fuar alanının orada biraz gezdikten sonra start noktasına doğru yerimizi almaya yöneldik.




Bütün Hareket Candır ekibi hep birlikte hazırdık. Start’ın verilmesi ile birlikte coşku içinde koşmaya başladık. İlk 3-4 km gayet iyi geçti, meşhur yokuşlara yaklaşıyorduk. Derken karşıdan gelen birini gördüm. 10K koşucusu 5km dönüş noktasından dönmüş uça uça finişe gidiyordu. Bir de yanımızdan geçerken sanki yürüyormuş gibi gayet rahat bir şekilde “Allah yardımcınız olsun beyler” dedi ve uçmaya devam etti. J

İlk yokuşa giriyorduk ve aynı tempo ile devam ediyorduk. Ben yavaş koştuğum için gayet iyiydim, Pınar’ın da morali gayet iyi görünüyordu. Herhangi bir ağrısı yoktu… Hafif bir inişten sonra tekrar yeni bir yokuş, tekrar, tekrar, tekrar… İn çık, in çık, in çık… Allahım bitmek bilmiyor… Yan gözle Pınar’a bakıyorum gayet iyi, başı dik devam ediyor… Onlarca yokuş ve virajdan sonra öyle bir noktaya geldik ki su istasyonu uzakta bir nokta gibi görünüyor ve biz daha 9.km’de falanız. Orası 12… O sırada aklımdan Pınar geçiyor. Söyle bir yan gözle bakayım derken elini o noktaya doğru kaldırdığını gördüm. Allah dedim J Koşmamız gereken yokuşlar ve mesafeden şikayet edecek derken “Ne güzel manzara değil mi?” dedi… Derin bir oh çekip evet dedim. Ve yokuştan aşağıya doğru koşmaya devam ettik.

Onlarca daha yokuş inişi ve çıkışından ve virajlardan sonra tekrar yan gözle Pınar’ın durumunu kontrol edeyim dedim. Yüzünde kendinden emin bir ifade ile aslan gibi koşmaya devam ediyor… Öyle duygulandım ki gözlerimden yaş akmaya başladı… Pınar bu an ile hala dalga geçiyor. Hayatımızın en romantik anı koşarken oldu diye…

Yolda fotoğraf çekenlere güzel bir poz verip ilerlemeye devam ettik.

Artık yol boyunca yokuşları yürüyerek çıkan bir sürü insanın yanından koşarak ilerliyorduk. 15’e kadar devam eden yokuşlu bölgenin sonuna gelmiş ve Ayazma plajına doğru yönelmiştik. Artık gerisi düz diye umuyorduk. Tatlı bir inişle Ayazma’nın yanında geçip içeri yöneldik ve bu seferde çok uzun ama düşük eğimli bir yokuşa geldik… Git git bitmiyor… Nefes kesen türden… Bu arada benim Pınarım hala yardır yardır koşuyor. Dizi acıyor ama koşmaya devam… 16’dan sonrası çok zorlu oldu. Çünkü yol boyunca gıda almadan ve son olarak koşu başlamadan 4 saat önce ettiği kahvaltı ile ilerliyor ve üst limitlerinde gidiyordu. Kalp falan hak getire… Hepsi tavanda… J Toplamda harcadığı efor, temposunun yüksekliği ve yokuşlar hesaba katılınca bence düz maraton mesafesine eşitti. Ben kendi tempoma göre yavaş olduğum için gayet rahat ilerliyordum. Son kilometrelerde glikojen depoları iyice boşalan Pınarım acı ve bitkinlikle mücadele ederek koşmaya devam ediyordu. 6:00-6:30 arası giden pace, bu son kilometrelerde 07:00-07:30’a çıkmıştı. 19.km 8:29 ortalama ile geçildikten sonra 20’de artık sona geliyor olmanın son gayretleri ile 7:06 ve son kilometre ise 6:21 ile bitti.

Büyük bir mutluluk içinde elele tutuşarak finişten geçtik. Pınar kendini kenardaki bankın üstüne atıp soluklanmaya çalışıyordu. Öyle mutluydum ki… Bunu da başarmıştık. Pınar 2 ay önce hayalini bile kuramayacağı kadar başarılı bir koşu yapmıştı. 2:26:00 süre ve 6:57 ortalama pace ile koşumuzu tamamladık.




Biraz sonra kalkıp hep beraber Ayazma Plajına doğru yola koyulduk. Plaja yarış parkuru üzerinden gittik ve koştuğumuz yerleri tekrar gördüğümüzde kendimiz bile inanamadık… Git git bitmiyor. Araba ile bile yorucu…

Plajda kumsallara uzanıp buz gibi denize girmek böyle bir koşunun üstüne çok güzel geldi… Ama Pınar kendini bir garip hissediyordu. Titreme ve nedensiz yere ağlama başladı. Niye ağlıyorsun diyorum bilmiyorum diyor J Derken bizim gruptan bir doktor arkadaş açılın ben doktorum diye geldi J Hipoglisemi olabilir tatlı bir şeyler yedirelim dedi… Yan gruptan bira önerdiler J Sağolsun aynı gruptan bir bayanın çantasında çikolata varmış. Pınarım yedikten 2 dk sonra normale döndü… Tabi sabah 8’de yediği şeyle duruyordu ve üstüne böyle bir koşu yapmıştı. Koşudan hemen sonra midesini kilitlenmiş hissettiği için hiçbir şey yememişti… Allahtan hemen düzeldi… Bu da ilginç bir anımız olarak tarih sayfalarımızda yerini aldı… Herhalde bir dahaki sefere ne kadar sevmese de enerji jeli kullanacaktır :-)

Akşam Hareket Candır ekibi ile güzel bir yemek ve arkadaşlarla sohbetten sonra ertesi gün yorgun ama gururlu bir şekilde J evimizin yolunu tuttuk…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder