12 Aralık 2012 Çarşamba

Beslenme

Bu konudan her yerde o kadar çok bahsediliyor ki ben sadece kısaca benim neyi ve neden yaptığımdan bahsetmek istiyorum.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, benim beslenme programım zayıflama programı değil. Eğer hali hazırda fazla kilonuz yoksa 1 gram bile ağırlığınız azalmayacaktır. Bu program vücudumuzun gereksiz yere depoladığı yağları depolamaktan vazgeçmesini sağlayan optimize edici bir programdır. Sadece bu programı uygulayarak tamamen fit olma hayali kurmak yanlış olur. Ama 45-60 gün gibi kısa bir sürede fazlalıkların büyük bir bölümünden hiç sıkıntı çekmeden, hiç aç kalmadan kurtulmak da sizi son derece mutlu etmeye yetecektir.

Programım her zaman duyduğunuz, artık fazla duymaktan duymaz hale geldiğiniz basit beslenme prensipleri üzerine kuruludur. Nedir bunlar?

Sık ve az yemek
Öğün atlamamak
Günlük karbonhidrat ihtiyacı tam olarak karşılanmak
Protein kaynaklarını çeşitlendirmek
Öğünlerde karbonhidrat ve proteini karıştırmamak
Yapay gıdalardan uzak durmak
Günde 1.5-2 lt su içmek

Özetle; bize gereksiz kilo aldıran (yağ olarak tabi ki, yoksa kas olarak almaya kimsenin itirazı olmaz) mekanizma şu şekilde çalışıyor.

Vücudumuz olası kıtlıklara karşı temkinli olmaya programlanmış. Eğer ortada kıtlığın olduğuna dair bazı işaretleri alırsa hemen depolamaya başlıyor. Biliyorsunuz vücudumuzda protein, veya karbonhidrat depolanamıyor. Bunları basit bir değişiklikle yağ haline getirip öyle depoluyoruz. Genelde depolarımız göbek, bel, kalça ve bacaklarda yer alıyor. Dolayısıyla şişmanlayıp, aşırı yük taşımanın sıkıntılarını yaşamaya başlıyoruz.

Peki ortada kıtlık yokken nereden alıyor bu sinyalleri... Basit... Biz sebep oluyoruz.

Sabah sağlam bir kahvaltı ettik. Mide boşalma süremiz o kadar uzun ki 6-8 saat bir şey yemesek acıkmayacağız... Sinyal 1...

Uzun süre çalıştığımız için veya gezdiğimiz için yemek yemedik ve öyle acıktık ki bir oturuşta bir büyük pizzayı yiyebiliriz. Yedik de... Sinyal 2...

Bu sinyaller yeter de artar bile. Vücudumuz bu sinyallerden yola çıkarak şu kanıya varıyor. Yemek zor bulunuyor, -ki bulunca aşırı yeniyor, bu durumda ben depolamalıyım... Bir yandan da enerji sarfiyatını azaltayım ki depoları verimli kullanalım...

Genel bir halsizlik başlaaaaaar...

Bu duruma engel olmak için vücudumuzu kıtlık olmadığına ikna etmeliyiz. Nasıl mı? En etkili yol; sık ve az yemek... Sonra besin çeşitliliğini sağlamak... İnanamayacaksınız... 15-20 gün içinde ikna olan vücudunuz hızla depoları azaltmaya başlayacak...

Bu aşamada dikkat edilmesi gereken bir diğer basit kural. Vücudumuzun mideye giren besinlerin ne olduğunu bilmediği, ancak kana karışanın ne olduğunu çok iyi bildiğidir. Yani, bir öğünü salata ile geçiştirerek ancak kendimizi kandırırız, vücudumuzu değil. Salata, su ve mineraldir. Karbonhidrat, yağ veya protein niteliği taşımaz ve kıtlık yok sinyaline destek olmaz.

Bu prensipleri uygulayarak 45 günde 96 kilodan 82 kiloya düştüm... Hiç zorlanmadan, aç kalmadan, sıkıntı çekmeden...

Gelelim neler yediğime...

Ben çalışan bir adam olarak ofis ortamında uygulanabilir bir program yapmalıydım. O nedenle aşağıdaki programı yazdım.


08:30 Yarım sandviç*

11:00 Yarım sandviç

13:00 Öğle yemeği ( et, tavuk, köfte yanına salata )

15:30 Yarım sandviç

18:00 Yarım sandviç

19:30 Akşam yemeği ( et, tavuk, balık ve salata )
Gece meyve

Gün boyunca bol bol su

*Sandviç:  Çavdarlı ekme, içine peynir, domates, salatalık. Veya ton balığı olabilir. ancak ben hep aynısını yedim. Tam yağlı tuzlu sert inek peyniri :-) Ya da Halk Ekmeklerde satılan Altın Çörek'ten alıp yarısını yiyebilirsiniz.

 
Tekrar altını çiziyorum... Doymak duygusu bizlere anne, teyze, ananne gibi büyüklerimiz tarafından empoze edilmiş yanlış bir duygudur. Doymak yemek sırasında hissedilmesi gereken bir duygu değildir. Doymak dediğimiz şey midemizin dolmasından başka bir şey değildir. Hiç bir anlamı yoktur. Doğrusu; doğru besini doğru zamanda kana karıştırmaktır... Doymak diye bildiğimiz o duyguyu sonsuza kadar unutmak lazım...


Not: Benim Doktor veya diyetisyen olmadığımı unutmamak lazım. Burada eksik, yanlış bilgi veriyor olabilirim. Ben sadece bireysel tecrübelerimi aktarıyorum. Uzman bir doktora danışmanızı tavsiye ederim.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder